Editör: Uzm. Dr. Sedat İrgil

couple-41463_960_720Duyguların, özellikle de yoğun şekilde deneyimlenen negatif duyguların sağlığımızı etkilediği biliniyor. Her ne kadar hangi duyguların hangi hastalıklara eşlik ettiği üzerinde fazla çalışma yapılmamış olsa da, kronik düzeyde kızgın, üzgün, öfkeli ve korkan kişilerin sağlıkları da kronik biçimde kötüye gidiyor. Evli çiftler üzerinde yapılan uzun süreli eski bir çalışmaya getirilen yeni bir bakış ise, bu konuya ilişkin bazı çarpıcı bağlantılar ortaya koyuyor.

California Berkeley Üniversitesi 1980’lerde, partnerlerin arasındaki yakın ilişkinin iniş ve çıkışlarını laboratuvarda oluşturup gözlemlemek amacıyla en az 15 yıldır evli olan heteroseksüel çiftler davet etti. Çalışmada öncelikle çiftler 15 dakika boyunca günlerinin nasıl geçtiğine dair normal sohbet ettiler. Sonraki 15 dakikada ise çiftler, aralarında anlaşmazlık olduğu bilinen konulara yönlendirildiler ve tartışmaları yönünde kışkırtıldılar -ki bu da işe yaradı.  Çalışmada yer alan Psikoloji Profesörü Robert Levenson bununla ilgili olarak “Damarlarına basmayı başardık” diyor. Tartışmanın devamındaki 15 dakikalık süreçte ise çiftler gönülsüzce sohbet ettiler. Ve bu süreçte çiftlerin tüm etkileşimleri dikkat çekmeyecek bir biçimde kamerayla kaydedildi.

Katılımcılar ayrıca sağlıkları hakkında detaylı anketler doldurdular. Ve çalışmayı takip eden her 5 yılda da -toplam 20 yıllık süreçte- katılımcılar laboratuvara tekrar gelerek bütün deney süreçlerini aynen tekrarladılar.

conversation-799448_960_720Bu deney uzun süreli evlilikler ve sağlık üzerine pek çok veri toplanmasını sağladı. Ancak bu deneyi yeniden değerlendiren ve geçtiğimiz aylarda Emotion dergisinde yayımlanan çalışmada araştırmacılar ilk kez katılımcıların tartışma halindeykenki yüz ifadelerini ve ses tonlarını da incelediler. Araştırmacılar daha sonra tartışma esnasındaki duygusal sinyalleri -örneğin birisi kızdığında kaşları düşüyor, gözleri açılıyor, dudaklarını sıkıyordu ve sesi gittikçe yükseliyordu- doldurdukları sağlık anketleri ile karşılaştırdılar.

Bu karşılaştırma ile, tartışma sırasında daha çok öfkelenip köpüren eşlerin, özellikle de kocaların, ilerleyen yıllarda göğüs ağrısı ve yüksek tansiyon gibi kalple ilgili sorunlar bildirmesinin daha sakin kalan eşlere göre daha olası olduğu görüldü. Adeta taş gibi katı duranların ise sırt ve boyun ağrısı gibi kas problemlerini diğerlerine oranla daha fazla yaşadığı gözlemlendi. Tartışma biçimi ile şikayetler arasındaki bağlantılar oldukça belirgindi. Kızıp köpürenlerde sırt ağrısı daha az görülürken, taş gibi katı duranlarda ise kalp rahatsızlıkları daha az görülüyordu. Bunların haricinde tartışma esnasında ağırlıklı olarak üzüntü ve korku sinyalleri veren eşlerde ise hem kalp hem de kas problemleri bariz biçimde daha az ortaya çıkıyordu.

Dr. Levensin sonuçların mantıklı olduğunu değerlendirerek şöyle diyor: “Örneğin öfke ve kızgınlık kalp atışını yükselterek zaman içersinde kalbe biyolojik bir fatura çıkarır. Elbette sadece gözleme dayalı olan böyle bir çalışma duyguların bazı hastalıklara neden olduğunun veya genetik faktörlerin daha baskın olmadığının kanıtı olamaz. Ama geniş çapta bakıldığında bunlar bize yardımcı olabilecek veriler. Çünkü biliyoruz ki sağlıksız evliliklerdeki eşler de sağlıksız. Şimdiye kadar sonuçları öngörmemiz mümkün değildi. Ama şimdi belki de öngörebiliriz.”

Eğer eşinizle tartışmalarınızın arttığını düşünüyorsanız belki de bir ilişki terapisine katılmayı ve bir kardiyologdan randevu almayı düşünmelisiniz.

Çeviri

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir