Editör: Uzm. Dr. Sedat İrgil
Eylül ayıyla birlikte artık resmen sonbahardayız. Mevsim değişimi kendini yavaş yavaş hissettirecek; hava sıcaklığı düşecek, günler kısalacak, geceler uzayacak, yağmurlar başlayacak; uzun, sıcak ve aydınlık günlerden kısa, soğuk ve loş günlere geçeceğiz gün be gün… Yaşadığımız çevredeki bu temel fiziksel değişimlerin, insanı biyolojik ve psikolojik olarak etkilediği tıp dünyasında uzun yıllardır kabul gören bir gerçek. Evet, konumuz mevsimsel depresyon .
Ancak, geçtiğimiz aylarda yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, bir grup bilim insanı “kış depresyonu” veya “mevsimsel depresyon” adıyla bilinen mevsimsel affektif bozukluk hastalığının gerçek olmayabileceğini öne sürdü. Mevsimsel depresyonun bir mitten ibaret olabileceğinin iddia edildiği -ancak bilimsel olarak kesinliğinin ortaya konmadığı- bu araştırma, dünyanın en çok okunan basın organlarında neredeyse ‘kesin bir dille’ haber yapıldı.

Örneğin Daily Mail gazetesi araştırmayı “Kötü ruh haliniz için mevsimsel depresyonu suçlamayın -çünkü böyle bir şey yok! Mevsimsel değişimlerin depresyon üzerinde hiçbir etkisi yok.” diyerek yayınlarken, The Times gazetesi “Neşelenin! Mevsimsel depresyonun bir mit olduğu ortaya çıktı.” başlığıyla yayınladı.
Ülkemizde de bazı yayın organları da “Şehir Efsanesi Çıktı; Mevsimsel Depresyon da Yalanmış”, “Mevsimsel depresyon ilaç endüstrisinin istediği bir hastalıktır” gibi manşet ve ara başlıklarla verdi bu haberi.
Araştırmanın detaylarına, geçerliliğine ve olası etkilerine girmeden önce, “mevsimsel depresyon” da denilen mevsimsel affektif bozukluğun tanımına kısaca bir göz atalım:
Mevsimsel depresyon nedir?
“Mevsimsel affektif bozukluk, mevsimlerdeki değişimlere bağlı olarak ortaya çıkan bir depresyon türüdür. Her yıl belirli bir dönemde çıkıp, belirli bir dönemde ortadan kalkar. Eğer sizde mevsimsel affektif bozukluk varsa, semptomlarınız sonbaharla birlikte başlar ve kış ayları boyunca devam eder; enerjinizi sömürür ve sizi dalgalı bir ruh haline sokar. Mevsimsel affektif bozukluğun bazen ilkbahar aylarında veya yaz mevsimi başında görüldüğü de olur. Mevsimsel depresyonun tedavisinde ışık terapisi, psikoterapi veya ilaç tedavisi kullanılabilir.” (Mayo Clinic)
Amerika’daki Auburn Üniversitesi tarafından telefon üzerinden anket temelinde yürütülen çalışmanın sonuçları Clinical Psychological Science dergisinde yayınlandı. Araştırmayı yürüten Prof. Steven LoBello “Verileri pek çok açıdan değerlendirdik ve depresyonun enlem, mevsim ve güneş ışığı gibi kriterlerden etkilenmediğini gördük. Yani kışın depresyonda olmak, kişinin kış mevsimi yüzünden depresyonda olduğunun göstergesi değil.” dedi.
Madalyonun diğer yüzü
Bu araştırmanın ve kamuoyuyla paylaşılan bulguların tartışılan yönleri de var. İngiltere’deki MIND Akıl Sağlığı Vakfı’nın yöneticilerinden Rachel Boyd, araştırmanın mevsimsel depresyonu anlamak için önemli bir çalışma olduğunu söyleyerek uyarıyor: “Ancak bulgulara hassasiyetle yaklaşılmalı”
Peki neden böyle bir uyarıda bulunuyor Rachel Boyd?
* Göz önünde bulundurulması gereken noktalardan biri, çalışmada kullanılan verilerin eğitimli uzmanlar tarafından yüz yüze görüşmelerle değil, telefon görüşmeleriyle elde edilmiş olması… Katılımcıların, telefon görüşmelerinde toplumsal damgalamalar sebebiyle gerçek bilgiler vermemiş olma olasılığı söz konusu. Bu yüzden, özellikle psikiyatri/psikoloji alanındaki çalışmalarda katılımcılarla yüz yüze görüşme yapmak çok önemli. Araştırmada kullanılan yöntemle ilgili olarak İngiltere Halk Sağlığı Servisi de (NSH) sonuçlar konusunda uyarıyor: “Katılımcılar sorulara tam doğru cevap vermemiş olabilir. Hatta, depresyondaki kişiler telefona çıkmamış da olabilir.”
* Rachel Boyd’a göre, pek çok kişi mevsimsel değişikliklerden etkilenebilir, ancak mevsimsel affektif bozukluğu tecrübe edenler için mevsim değişikliklerinin günlük yaşamlarında daha belirgin etkilerini görmek mümkün. Şöyle diyor Boyd: “Örneğin İngiltere’de mevsimsel depresyon halen yaygın bir tanı. Depresyon semptomları ile gün ışığının azalması arasında bağlantı olduğunu gösteren çok fazla kanıt var. Hava güneşliyken daha enerjik ve neşeli olmak veya kış aylarında daha çok yiyip daha çok uyumak normal etkiler. Ancak mevsimsel depresyon söz konusu olduğunda ruh hali ve enerji seviyesindeki etkileri çok daha belirgin.”
Ağır mevsimsel depresyonun toplumda az görüldüğünü ve hafif mevsimsel depresyonun etkilerinin toplumu düşünüldüğünden daha az etkiliyor olabileceğini söyleyen İngiltere Mevsimsel Affektif Bozukluk Derneği sözcüsü Jenny Thompson ise, yine de kış aylarında dışarı çıkıp az da olsa yürüyüş yapmanın ve hava almanın kesinlikle iyi bir fikir olduğu kanaatinde olduklarının altını çiziyor.
* Çalışmanın doğruluğu-yanlışlığı bir yana, topluma, yukarıda örneklediğimiz şekilde net ve sert bir dille aktarılması ise kendi içinde başka bir risk taşıyor: Mevsimsel depresyondan muzdarip bireylerin kendilerini damgalanmış hissetmeleri ve kendi dünyalarında “gerçek” olan şeyin başkaları tarafından ciddiye alınmadığını düşünmeleri…
Mit ya da gerçek; hasta için fark eder mi?
Depresyondaki bireylerin uygun tedavi ve terapiye ulaşmaları çok önemli. Ancak yıllardır tıp dünyasının kabul ettiği bir hastalığı, tek bir çalışmayı referans alarak “yalan”, “bahane” “yok öyle bir şey” gibi ithamlarla yok saymak, depresyon hastalarının toplumdan uzaklaşmalarına, saklanmalarına sebep olabilir. Oysa depresyon hastalarının çevrelerinden yardım istemeleri, yaşadıklarını çevreleriyle paylaşmaları gerek tanı, gerek tedavi aşamasında çok kritiktir. Dolayısıyla son derece hassas olup düşünmek gerek: Sırf damgalama yüzünden veya “bu yaşadıklarımı kendi kendime uyduruyorum” suçluluğu yüzünden kırılıp dökülecek hayatların günahı, vebali kimin boynunadır?
Kaynak1 Kaynak2 (Diğer kaynaklara makalenin ilgili kısımlarından bağlantı verilmiştir.)